17 Kasım 2009 Salı

DÜNDAR TAŞER (1925 Gaziantep - 1972 Ankara)

Sunan: Mevlüt  ERİŞ      
Derekahve Fikir Otağının 9 Kasım 2009 tarihli toplantısında Derekahve Fikir Otağı üyelerinden Mevlüt  Eriş Bey gazeteci ve politikacı Dündar Taşer’in biyografisini içeren bir konuşma yaptı. Konuşma 20.30’da başladı.
Dündar Taşer 1925 yılında Gaziantep şehrinde doğdu. İlk ve Orta Eğitimini bu şehirde aldı. Kendi isteği ve ailesinin desteğiyle Kara Harb Okuluna girdi. Teğmen olarak hizmet yaptığı Silahlı Kuvvetlerde Tank Subayı olarak hizmet verdi. 3 Kasım 1944 olaylarına karıştığı gerekçesiyle hakkında soruşturma açıldı ve beraat etti. Türk halkı Dündar Taşer ismini 27 Mayıs 1960 darbesiyle duydu. Binbaşı rütbesiyle ve 5. Zırhlı Tugay!.Tank Taburu 2. Bölük Komutanı iken 27 Mayıs 1960 devrimine katıldı. Dündar Taşer Demokrat Partinin düşmekte olduğunu görmüş, Türkiye’yi tekrar CHP ve İnönü belasına sürüklememek için bu ihtilale katılmıştı. Mülli Güvenlik Komitesi üyesi oldu.13 Kasım 1960 karşı darbesiyle 14’ler grubu içinde yer aldı ve Askeri Ateşe olarak Fas’a sürüldü.Bu olay Dündar Taşer’in karakteri de kamçılayıcı etki uyandırdı. 1963’de iki yıllık sürgün hayatından sonra Türkiye’ye döndü. 14’lerden oluşan Alpaslan Türkeş, Numan Esin, Muzaffer Özdağ, Ahmet Er, Rıfat Baykal gibi arkadaşlarıyla CKMP siyasi hayatına başladı. 30-31 Temmuz 1965 tarihinde yapılan kurultayda Parti Genel İdari Kurul üyesi seçildi. 1967 kurultayından sonra partide Genel Başkan Yardımcılığına getirildi. Partide Alpaslan Türkeş’ten sonraki ikinci adam oldu. Dündar Taşer 1965’de Gaziantep’ten milletvekili adayı, 2 Haziran 1967 seçimlerinde Gaziantep senatör adayı oldu. İstanbul’dan koyduğu milletvekili adaylığını çok az farkla yitirdi. Çünkü AP Milli Bakiye sistemini işine gelmediği için kaldırmıştı. Türkiye toplumu onu bir fikir adamı ve gazeteci olarak tanır. Siyasi dostları ve karşıtları da onun engin tarih,kültür,sanat,siyaset bilgisine ve zekasına hayrandılar. Onun yapmış olduğu tespitler ve değerlendirmeler tüm toplum kesimleri tarafından dikkate alınmıştır. Milli Hareket ve Devlet gazetelerinin yazarıydı. Siyasette dürüstlüğü ve erdemliliği ilke edinmişti. Taşer siyaseti ülkeye hizmet olarak düşünüyordu. Siyasi arenadaki dostları ve rakipleri de onun engin tarih, kültür, siyaset bilgisine ve zekasına hayrandılar. Onun yapmış olduğu tespitler ve değerlendirmeler bütün toplum kesimleri tarafından dikkate alınırdı.
 Sadi Somuncuoğlu’nun nişanında soldan sağa, İbrahim Metin, Dündar Taşer (......) İhsan Somuncuoğlu, Emin Çelik 
1965 sonrası Avrupa’dan gelen sol akımlara karşı Dündar Taşer CKMP’nin bir toplantısında yaşanan durumla ilgili “Mutlak manada milli,manevi, İslami değerlerimize bağlı gençliği ülkü ve fikirler etrafında toplayacak aksyoner bir hareket oluşturmak zorundayız.”diyordu. Dündar Taşer böylece Ülkü Ocaklarının Kurucu Genel Başkanı olmuştu.Ülkü Ocakları 1967’de kurulmuştur.İlk gençlik olaylarının başladığı yıllar içinde gençliğin üzerinde titredi.Gençliği milli, manevi, değerlerde yetiştirecek,onları anarşist,materyalist düşüncelerden koruyacak bir teşkilatın nasıl kurulacağı konusunda kendini bir tarihçi, sosyolog ve psikolog gibi düşünmekteydi.
Kendini bir siyasi parti yöneticisinden çok, düşünce insanı olarak görüyordu. Gençliğin siyasi kadroların programları etrafında değil,  fikirler ve ülküler etrafında toplanması gerektiğini düşünüyordu. Bu yüzden gençlik çalışmasını parti çalışmalarından  hep ayrı tutmuştur. Mehmet Akif’in “Asım’ın Nesli” dediği dinine, milliyetine,kültürüne ve tarihine sahip vatansever ülkücü kadrolarının devleti kurtaracağına inanıyordu. Dündar Taşer ayrıca iyi bir hatip ve sohbet adamıydı. Bazen gece yarılarından başlayıp sabahlara kadar süren sohbetler yapardı. Osmanlıyla başlayıp Cumhuriyetle devam eden konulara girildi mi sanki tarihin derinliklerinden gelen bir insan konuşuyor gibi,pür dikkat dinlenirdi. O sanki yaşayan bir Osmanlıydı. Kökü mazide olan atinin ta kendisiydi ve o hali heyecanla yaşardı. Son derece gerçekçiydi. Günün olaylarını en umulmadık yanlarından kavrar gerek teşhis gücü,gerekse değerlendirişteki üstünlüğüyle zevkle dinlenirdi.
Türk tarihini çok iyi bilişi ve parlak zekasının olayları milli tarih şuuruyla yorumlayışı, mükemmel bil kafa yapısına sahip olduğunun işaretiydi. Ülkücü gençlerle olan sohbetlerinde tarihi gelişmelerimizi bir sarkacın hareketlerine benzetirdi. Türk tarihinde sarkacın son noktasına gelindiğini ve artık zorunlu olarak kabarıp taşma,büyüme istikametinde gelişeceğini söylerdi. Anadolu’ya bu halimizle sıkışıp kaldık, artık daha fazla küçülmemiz mümkün değildir. Sarkaç genişleme istikametinde hareket etmeye mecburdur. Bu hem maddi, hem manevi genişlemeyi içeren bir ifadeydi. Sürekli şekilde Ülkücü gençliğe hitaben: “Biz kaybedilmiş medeniyetin çocuklarıyız. O kaybedilmiş medeniyeti yeniden kuracak  olan sizlersiniz.”diyerek onlara ufuk açardı. 1967’den itibaren düzenlenen Ertuğrul Gazi’yi Anma Törenlerine ölümüne dek her sene katıldı. Kafasındaki milli güçlü devletin adı, tarihteki Osmanlı’ydı. Yeni bir Türk-İslam medeniyetini kurmanın yolunun Osmanlı’yı kavramaktan geçtiğine inanıyordu.
Dündar Taşer Fena Fi’d Devlet(Devlette erimiş) sıfatına arkadaşlarınca getirilmişti.Devlet mi önemli,yoksa hürriyet mi?sorusuna verdiği cevabı” Devlet olmadan hürriyet ve meşruiyeti ne yapacaksınız.” olurdu.
Resmi ideolojinin zihinlere kazıdığı, hâlâ tartışmaları süren Kurtuluş Savaşı tezine karşı çıkarak; ”Ne geri kalmış milletlerin birisi, ne de Kurtuluş Savaşı yapan kavimlerin birincisiyiz.  İstikbalini bizden almış ondokuz ülkenin efendisiydik. Yüzelli yıldır her türlü uygulanan şekil ve kavgalarını terk zamanı gelmiştir.Milli şuur, milliyetçi hareketi doğurmuştur. Bu hareket Şeyh Edebali gibi gönül pirleri, Çandarlı Hoca gibi ilim ülkücülerini beklemektedir” diyordu. Dündar Taşer gençliğe üç önemli temel esası öğretmeye çalışmıştır:
1)İslam ahlak ve fazileti
2) Türklük ve tarih şuuru
3)İla’yı Kelimetullah için Nizam-ı Alem
1970’lerde Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesinde şehit düşen öğrenci Süleyman Özmen’in cenaze töreninde yaptığı konuşmada herkesi derinden etkilemişti. “Süleyman, bu vatan, bu millet, hepimiz için ölmüştür. Süleyman bir semboldür,bir şehittir. Şehitler kutsidir. Süleyman hayatının başındaydı. Ne kapitalist, ne burjuvaydı. Hepimiz için öldü. Süleyman sizlersiniz. Süleyman yaşayacaktır. Çünkü şehitler ölmez.”
MHP Genel Başkan Yardımcısı Dündar Taşer,13 Haziran 1972 gecesi bir trafik kazası sonunda ebedi aleme göç etti. Geri manevra yapan bir ekmek kamyonunun arkasından çarpmasıyla ağır yaralanan Dündar Taşer, kaldırıldığı Numune hastanesinde bütün çabalara rağmen kurtarılamamıştır. Cenazesi 15 Haziran 1972 günü Hacı Bayram Camiinden kaldırıldı.
Kızı Yasemin Yahnici babasının şu özdeyişlerine değinerek milliyetçiliğini anlatıyor:
 “…Yolcuların çoğu tarafından istenilmek, insana kaptan olma özelliği kazandırmaz…”
“…Durum muhakemesine hasımdan başlanmaz…”
“…Himaye edilenin hamisine karşı fazla dik olmayacağı bir bedahettir…”
“…Tabiat boşluğa müsaade etmez. İktidar boşluğu da kendisinde kudret görenler tarafından işgal edilebilir…”
“…Subaylar OYAK’a ortak oldukları için, Türk oldukları için sınıf ihtilaline  alet olmazlar. Kârları değil, kanları mani olur…”
“…Mukallit mucidin gerisinde kalmaya mahkumdur…”
“…Kendi memesini emen inek asla şişmanlamaz… Kendi ihtiyacı için çalışan ekonomi iflasa mahkumdur…”
“…Örfle kanun ayrı menbalardan gelirse, yani kanun başka bir cemiyetin örfünden doğmuşsa cemiyette kanun dışına çıkma yaygın hale gelir ve düzen bozulur. Çok zaman da örf kanunun amir hükmünü yener ve onu uygulanmaz kılar…”
Erol Güngör şöyle anlatıyor:
 “İlikleri donduran bir kış günü karlar altında yüzlerce gencin bayrağa sarılı bir tabut arkasından muntazam sıralar halinde yürüdüklerini gördüm. Ellerinde kitaplarıyla fakülte kapısından çıkarken şehit edilmiş bir arkadaşlarına karşı son görevlerini yapıyorlardı. Gözlerinde bulanık bir hüzün değil bir ümit parıltısı okunuyordu. Başları dik ve vakar içinde yürürken onlara baktım ve düşündüm ki bu gençlerin çoğu Dündar Taşer’i görmemiştir. Halbuki bu vakur kalabalığın en önünde sanki o vardı. Gençler hakikatte bir şehit arkadaşın tabutu arkasından değil, kendilerini kutsal bir ülkü yolunda toplamış ve mayalamış Taşer’in gösterdiği hedefe doğru yürüyorlardı.
Önümüzdeki yıllar içerisinde bu gençler ve onlar gibi daha binlercesi Türkiye’de ülkenin idaresini ellerinde tutacaklar. Aralarından ilim ve fikir adamları çıkacak, kendilerini bir delikanlılar kalabalığı olmaktan kurtarıp da bir milletin gençliği haline getiren azim ve irade nereden geldiğini araştıracaklar. Ağabeylerinin bir zamanlar dağınık, derbeder, sahipsiz, ezik dolaşırken nasıl olup da bu gün toplandığını düşünecekler. O zaman bu kutlu toplanmada emeği geçmiş kimseleri daha yakından tanıyacaklar. Karşılarına bir büyük adam çıkacak ki ,onun yaptığını kolay kolay izah edemeyecekler, bir tek kişinin  bu işi nasıl omuzlayıp yürüttüğünü büyüklerine soracaklar,büyükleri ise onlara ancak şunu söyleyecek; Taşer’i tanımayan bunu anlayamaz.
Taşer; eşkıyaya karşı aynı tip mücadeleye kalkanların aralarında ezileceğini gördü ve eşkıyanın saldırmaya cesaret edemeyeceği bir güç kurmanın yollarını aradı… Bu yapının aziz mimarının hatırası önünde bir defa daha eğilelim. O manevi bir yapı kurdu, insanların fikirlerini ve gönüllerini birleştirdi. Bu da her türlü maddi yapıdan daha güçlüdür.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder